Ramazan’da televizyona çıkan Nihat Hatipoğlu ve Mustafa Karataş tomarla para alıyor!

Ramazan’da televizyona çıkan Nihat Hatipoğlu ve Mustafa Karataş tomarla para alıyor!

Ramazan’da tebliğ yapmak, halkı Kuran’a davet etmek ve halkın sorularını cevaplamak için televizyona çıkan Nihat Hatipoğlu, Mustafa Karataş ve Fatih Çıtak gibi hocalar tomarla para alıyor, istedikleri para verilmeyince de yayına çıkmıyorlar.

Halbuki Kuran’a göre din para ile anlatılmaz, para ile tebliğ yapılmaz.Tebliğ yapmak zaten müminin görevidir. Tebliğ para için değil, menfaat için değil yalnızca Allah rızası için yapılır.

Allah ayetinde “sizden ücret istemeyenlere uyun, onlar hidayet bulmuş kimselerdir” (Yasin Suresi, 21) diyerek müminlerin ücret istemeyenlere uyması gerektiğini bildirir.

Peygamberimizde, diğer gönderilen tüm peygamberler ve elçilerde yaptıkları tebliğden hiçbir ücret istememişlerdir, ayette Allah şöyle bildirir:

“Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir.” (Şuara Suresi, 164)

Televizyona çıkan bu hocalar aynı zamanda ne ahir zamanda olduğumuzdan bahsediyorlar, ne Mehdiyetten bahsediyorlar. Hala “tırnak kesmek günahmıdır, eve hangi ayakla girmemiz gerekir” gibi sorulara cevap verip, halkı gerçekten aydınlatmaları gereken konularda hiçbir şekilde aydınlatmıyorlar. Mehdiyeti aleni bir şekilde gizliyorlar.

Kaynak: http://ahirzamankonulari.blogspot.com.tr/

Tüm yazılarım: https://erkanarkutyaziyor.wordpress.com/

Bu güzel Ramazan ayında tesbihlerin anlamlarını tekrar hatırlayalım…

Bu güzel Ramazan ayında tesbihlerin anlamlarını tekrar hatırlayalım...

Allah derin bir sevgiyle sevilmeyi istiyor. Gün içinde sürekli Allah’la bağlantıda olmak çok önemli.


Yine çok güzel, çok bereketli bir Ramazan ayındayız. Rabbimiz oruç ibadetini ne kadar güzel yaratmış. Her gün Rabbimizin verdiği nimetlere şükrederek oruç tutuyoruz, namaz kılıyoruz ve Rabbimizin ibadetlerimizi kabul etmesini umuyoruz. Namazlarımızda Rabbimizi tesbih ediyoruz. Bugün tesbihlerin anlamını tekrar sizlerle paylaşmak istiyorum:

“Allahu  Ekber” Anlamı:

Allah en büyüktür.

“Subhane Rabbiyel Azim” Anlamı:

Ey büyük Rabb’ım! Seni bütün noksan sıfatlardan tenzih ederim.

“Semiallahulimen hamideh” Anlamı:

Allah kendisine hamd edenleri işitti.

“Rabbena leke’l-hamd” Anlamı:

Ey Rabbımız! Her çeşit hamd ancak sanadır.

“Subhane Rabbiye’l-ala” Anlamı:

Ey Yüce Rabb’ım! Seni bütün noksan sıfatlardan tenzih ederim.

“Esselamu aleykum ve rahmetullah” Anlamı:

Allah’ın selamı üzerinize olsun

“Allahumme ente’s-selamu ve minke’s-selam tebarek-te ya-zel celali vel ikram” Anlamı:

Allah’ım! Sen kurtuluş merciisin. Esenlik ve güvenlik sendedir. Ey Azamet ve Kerem sahibi Allah’ım! Senin şanın çok yücedir.

“Ala Resulina Muhammedin salavat” Anlamı:

Salat Peygamberimiz Hz.Muhammed (s.a.v.)’in üzerine  olsun

“Subhanallahi ve’l-hamdulillahi vela ilahe illallahu vallahu ekber vela havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim” Anlamı:

Allah eksik sıfatlardan beridir. Hamd Allah’adır. Allah’tan başka ilah yoktur ve Allah en büyüktür. Allah’tan başkasında güç ve kudret yoktur.

“Subhanallah” Anlamı: Allah noksan sıfatlardan uzaktır.

“Elhamdulillah” Anlamı: Hamd Allah’adır.

“Allahu Ekber” Anlamı: Allah en büyüktür.

“Lâ ilâhe illallâhu vahdehu lâşerîke leh, lehu’l mulku ve lehu’l hamdu ve huve alâ kulli şey’in kadîr” Anlamı:

Eşsiz olan ve ortağı olmayan Allah’tan başka ilah yoktur. Hükümranlık Onundur, hamd Onadır ve O her şeye güç yetirendir.

“Subhane Rabbiye’l-aliyyi’l-a’le’l-vehhab” Anlamı:

Çok bahşedenlerin en yücesi olanRabb’im! Sen noksan sıfatlardan münezzehsin.

Kaynak: http://kalbimizdekiderinallahsevgisi.wordpress.com/

Tüm yazılarım: https://erkanarkutyaziyor.wordpress.com/

“Ben bir kere bile Allah’a teşekkür etmiyorum” diyorsun öyle mi?

“Ben  bir kere bile Allah’a teşekkür etmiyorum” diyorsun öyle mi?

İnsanlar Allah’tan her türlü nimeti isteyip namaz kılmaktan yüz çeviriyorlar.


Allah seni sağlıklı sıhhatli dünyaya getiriyor, sana can veriyor, ruh veriyor,

Seni hayatın boyunca koruyacak ana ve baba veriyor, kardeşler veriyor,

Ben üniversiteyi bitireyim diyorsun, iyi bir işim olsun, çok iyi bir kariyerim olsun diyorsun veriyor,

Ev istiyorsun veriyor, araba istiyorsun veriyor,

Sonra evlenmek istiyorsun, ardından birkaç çocuk istiyorsun onları da veriyor.

Bir yazlığım olsun, her yaz oraya gideyim biraz dinleneyim diyorsun, onu da veriyor,

“Buzdolabın daima dolu olsun, etler, sebzeler, meyveler yaşadığın 70-80 yıl boyunca aralıksız soframda olsun” diyorsun veriyor.

İstediğin herşeyi önüne hayatın boyunca Allah seriyor.

Ama sen bir kere bile namaz kılmıyorsun, bunca nimete karşılık tek bir kere bile Allah’a şükretmiyorsun,  “namaz kıl” dendiğinde “ben daha çok gencim, yaşlanınca namaz kılarım”  diye samimiyetsizce geçiştiriyorsun. Ve sonunda tüm hayatın boyunca bir kere bile namaz kılmadan, bir kere bile alnın secdeye gitmeden ölüp mezara giriyorsun. Sana verilen onca nimeti aralıksız tüketirken ve bu nimetler biran bile kesilmezken sen Allah’tan yüz çeviriyorsun. Allah hayatın boyunca seni doyuruyor, sana bakıyor, seni besliyor, ama bir kere bile senin aklına namaz kılmak ve şükretmek gelmiyor. Cehennem halkı “neden buradasınız” diye sorulduklarında nasıl cevap veriyor biliyor musun:

Onlar: “Biz namaz kılanlardan değildik” dediler. (Müdessir Suresi, 43)

Kahrolası insan, ne kadar nankördür. (Abese Suresi, 17)

Size her istediğiniz şeyi verdi. Eğer Allah’ın nimetini saymaya kalkışırsanız, onu sayıp-bitirmeye güç yetiremezsiniz. Gerçek şu ki, insan pek zalimdir, pek nankördür. (İbrahim Suresi, 34)

Allah’ı gücendirmekten çok korkmalı insan, nankörlerden olmaktan Allah’a sığınmalı. Başı bir kere bile secde etmeyen insan, bir kere bile bunca nimeti tüketip Allah’a şükretmeyen insan kendisini çok temiz kalpli görüp cennete gireceğini ummamalı. Unutmayın, cehennemdekilerin ilk sözü “biz namaz kılanlardan değildik” oluyor. Bu yüzden samimiyetle yüzünüzü Allah’a çevirin ve namazla Allah’a derin sevginizi gösterin…

Gerçekten toprağın içine girip yok olup gittikten sonra yeniden mi dirilteceğiz?

Gerçekten toprağın içine girip yok olup gittikten sonra yeniden mi dirilteceğiz?

Ölüm bir yok oluş değil tam tersine sonsuz hayatımızın başladığı andır. Bu gerçekle herkes bir gün tanışacak.


İnsanların ölüp de toprağa girince yok olacaklarına dair son derece yanlış, sapkın bir inançları var. Ölümün herşeyi bir anda kesip bitireceğine inanıyorlar. Beden onlara göre toprakta çürüyüp gidiyor ve herşey bitiyor.

Halbuki kainatta yaratılan hiçbir şey kaybolmaz ve yok olmaz. Allah’ın ruhunu taşıyan insan da bu dünya için yaratılmış bir varlık değildir. Dünya hayatı sadece sonsuz hayatımıza geçiş yeridir, çok kısa kaldığımız bir misafirhanedir. Ölüm geldiği anda insanın dünya hayatı ile bağlantısı kesilir ve sonsuza kadar içinde kalacağı ahiret hayatı hemen başlar.

Allah yeniden dirilişe inanmayanları ayette çok şiddetli uyarır, ölümle birlikte hayatının biteceğine inanan insanlar ölüm günü geldiğinde bu gerçekle tanışacaklar ve çok pişman olacaklar:

Dediler ki: “Biz yer (toprağın için) de yok olup gittikten sonra, gerçekten biz mi yeniden yaratılmış olacağız?” Hayır, onlar Rablerine kavuşmayı inkar edenlerdir.

De ki: “Size vekil kılınan ölüm meleği, hayatınıza son verecek, sonra Rabbinize döndürülmüş olacaksınız.”

Suçlu-günahkarları, Rableri huzurunda başları öne eğilmiş olarak: “Rabbimiz, gördük ve işittik; şimdi bizi (bir kere daha dünyaya) geri çevir, salih bir amelde bulunalım, artık biz gerçekten kesin bilgiyle inananlarız” (diye yalvaracakları zamanı) bir görsen. (Secde Suresi, 10-12)

Kaynak: http://dunyaningercegi.blogspot.com.tr/

Tüm yazılarım: https://erkanarkutyaziyor.wordpress.com/

Tevekküllü olacaksın, sabırlı olacaksın, dünya bir bayram yeri değil…

Tevekküllü olacaksın, sabırlı olacaksın, dünya bir bayram yeri değil...

Dünya imtihan için geldiğimiz kısa bir kurs.Hepimiz burada eğitilip ahirete gideceğiz…


Allah insanı her gün her saniye imtihan ediyor. Sabah gözünü açar açmaz senin de herkes gibi imtihanın başlıyor. O gün için Allah senin için ne gibi imtihanlar hazırlamış hiç bilmiyorsun. Belki ölüme çok yaklaşacaksın, belki de çok büyük bir nimete kavuşacaksın. Sen bilmiyorsun ama bütün bunları kaderinde imtihan olarak yaratan Allah biliyor. Allah sen imtihan olurken de seni sürekli izliyor. Allah’a hamd ederek mi bu imtihanları geçeceksin, yoksa tamamen gaflet içinde, imtihan olduğunu bile bilmeden mi?

Söylediğim gibi Allah gün içinde de tüm kullarını hayırla ve şerle aralıksız imtihan ediyor. Eğer hayatımızda bir güzellik oluşuyorsa “şükretme” ibadetimiz gelmiş demektir. Eğer bir zorluk oluşuyorsa o zaman da “tevekkül etme, sabretme ve daima Allah’tan razı olma” ibadetimiz gelmiş demektir. İnsanın başına her an bir darlık, bir sıkıntı, bir hastalık gelebilir. Bir anda beli tutulur, sabah kalktığında gözünde bir şey çıkar, bir anda ayağı burkulup aylarca yürüyemez. Allah her yönden acizliğini o insana hissettirir. Mümin daima tevekküllü olacak, daima Allah’tan büyük bir sevinçle razı olacak. Dünya bir bayram yeri değil, kesintisiz imtihan ortamıdır. Her kul çok yoğun bir şekilde iyilikle, güzellikle ya da zorluk ve sıkıntı ile Allah tarafından denenir.

Mümin ile inkar eden bu yoğun imtihan ortamında kendini hemen belli eder. Mümin kendisine gelen soruları aralıksız cevaplarken, daima yüzünü Allah’a dönerken nefsi ince ince eğitilir ve cennet ahlakına kavuşur. İnkar eden ise yoğun bir gaflet içinde sürekli isyan halindedir. “Neden bu benim başıma geldi?” der, “şöyle yapsam bu felaket beni bulmazdı” der, imtihanların hikmetini bir türlü kavrayamaz, Allah tarafından denendiğini bir türlü anlayamaz.

Andolsun, Biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele. (Bakara Suresi, 155)

Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz Bize döndürüleceksiniz. (Enbiya Suresi, 35)

Kaynak: http://imtihaninsirrib.blogspot.com/, A9TV

Tüm yazılarım: https://erkanarkutyaziyor.wordpress.com/

İnsanların “cüzi iradesi” diye bir şey yok, insanlar çok yanlış biliyorlar!

İnsanların “cüzi iradesi” diye bir şey yok, insanlar çok yanlış biliyorlar!

Hiçbir insanın kendisine ait cüzi iradesi yoktur, kimse Allah’ın belirlediği kaderin dışına çıkamaz.


Bazı hocalar “Allah’ın insanlara cüzi irade verdiğini, insanların bu cüzi irade ile seçim yaptıklarını” anlatıyorlar. Yine bu hocalara göre insan kendi mesleğini, eşini, arkadaşlarını bu cüzi iradesi ile seçiyor. Allah haşa bu hocalara göre sadece kainattaki düzeni sağlıyor, mevsimler, samanyolu ve galaksilerdeki düzen yalnızca Allah’ın külli iradesi ile gerçekleşiyor.

Allah ise Kuran’da cüzi iradenin de, külli iradenin de tamamen Kendisine ait olduğunu şöyle açıklıyor:

Senin içinde olduğun herhangi bir durum, onun hakkında Kur’an’dan okuduğun herhangi bir şey ve sizin işlediğiniz herhangi bir iş yoktur ki, ona (iyice) daldığınızda, Biz sizin üzerinizde şahidler durmuş olmayalım. Yerde ve gökte zerre ağırlığınca hiçbir şey Rabbinden uzakta (saklı) kalmaz. Bunun daha küçüğü de, daha büyüğü de yoktur ki, apaçık bir kitapta (kayıtlı) olmasın. (Yunus Suresi, 61)

İnsanlar “benim cüzi iradem var, haşa Allah buna karışamaz. Allah’ın bir külli iradesi vardır, ona da ben karışamam” diyerek Allah hakkında iftirada bulunmuş oluyorlar. Bu Allah’a karşı yalan söylemektir. Cüzi iradeyi de küli iradeyi de yaratan Allah’tır. Hepsi tek bir an içerisinde olup bitmiştir. Allah yukarıdaki ayette “Bunun daha küçüğü de, daha büyüğü de yoktur ki, apaçık bir kitapta (kayıtlı) olmasın.” diyerek nötronların, atomların, protonların dönüşüne kadar hepsinin en ince ayrıntısına kadar bir kitapta yazılı olduğunu bildiriyor. Bütün kader ayette bildirildiği gibi bir kitapta yazılı olduğuna göre senin cüzi iraden o kitabı mı değiştirecek? Halbuki Allah’ın yazdığı kaderde en ufak bir değişiklik olmaz. Dolayısıyla insanın cüzi iradesi diye bir konu yoktur. Tüm irade Allah’a aittir. Yukarıdaki ayette de Allah “sizin işlediğiniz herhangi bir iş yoktur ki, ona (iyice) daldığınızda, Biz sizin üzerinizde şahidler durmuş olmayalım.” diyerek her işin Allah’ın kontrolünde gerçekleştiğini bildirir.

“Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Gerçekten Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (İnsan Suresi, 30.)ayetiyle de Allah insanların yaptığı herşeyi önce Allah’ın dilediğini, sonra insanların dilediğini bildirir. Allah yalnızca insanlara kendileri diliyormuş gibi hisettirir.

Başka bir ayette de Allah gaybın anahtarlarının O’nun Katında olduğunu, O’ndan habersiz bir yaprak bile düşmeyeceğini bildiriyor:

Gaybın anahtarları O’nun Katındadır, O’ndan başka hiç kimse gaybı bilmez. Karada ve denizde olanların tümünü O bilir, O, bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez; yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru dışta olmamak üzere hepsi (ve herşey) apaçık bir kitaptadır. (En’am Suresi, 59)

İnsanların bütün sözleri, bütün işledikleri, bütün yaptıkları Levh-i Mahfuz’da bir kitapta Allah tarafından yazılmıştır:

Yeryüzünde olan ve sizin nefislerinizde meydana gelen herhangi bir musibet yoktur ki, Biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (yazılı) (Levh-i Mahfuz) olmasın. Şüphesiz bu, Allah’a göre pek kolaydır. (Hadid Suresi, 22)

Sonuç olarak eğer bir insan “benim cüzi iradem var ve benim cüzim iradem Allah’tan bağımsız” diyorsa o zaman haşa ilah olduğunu iddia ediyor demektir, haşa Allah’tan daha büyük bir güç olduğunu iddia ediyor demektir. Hem şirk içindedir, hem de çok yanlış bir yola sapmıştır. Tüm güç ve kuvvet Allah’a aittir, O yalnızca tek bir ilahtır, tüm güç, onur ve izzet Rabbimize aittir.

Allah, gerçekten Kendisi’nden başka İlah olmadığına şahitlik etti; melekler ve ilim sahipleri de O’ndan başka İlah olmadığına adaletle şahitlik ettiler. Aziz ve Hakim olan O’ndan başka İlah yoktur. (Al-i İmran Suresi, 18. Ayet) 

Kaynak: http://kaderingercegi.blogspot.com/ , A9TV

Tüm yazılarım: https://erkanarkutyaziyor.wordpress.com/

“Ölüler diyarı” cehennem…

“Ölüler diyarı” cehennem...

Cennet ehlinin şuuru açıktır. Cehennem ehlinin ise şuuru kapalıdır.


Bütün ruhsuzların piri ve mürşidi iblistir. İblis; sürünün çobanıdır. İblis; kaval çalar münafık, müşrik ve kâfir ruhsuzlar da dinler ve sürü, iblis nereye isterse doğruca oraya gider. Hakikatte hepsi sadece müminler için (müminlerin görüntüsünde) yaratılmış varlıklardır. Bir nevi film setimizdeki dekordur, figürandır, yardımcı oyuncudur… Bunlar insanın annesi, babası, kardeşi ve çocuğu da olabilir. Allah ayetinde görüntümüzde yarattığı milyarlarca insana ruh vermediğini anlatıyor. Bu insanları gördüğünüzde konuşuyorlar, yiyorlar, içiyorlar, yürüyorlar. Karşımızda çok canlı duruyorlar ama gerçekte ruhları yok. Allah ruhu olmadan yarattığı insan görünümündeki bu varlıkları Kur’an’da şöyle tarif ediyor:

Andolsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık (hazırladık). Kalpleri vardır bununla kavrayıp-anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktırlar. İşte bunlar gafil olanlardır. (Araf Suresi, 179)

Allah başka bir ayetinde de cehennemi cinlerle ve inkar eden insanlarla dolduracağından bahsediyor:

Eğer Biz dilemiş olsaydık, her bir nefse kendi hidayetini verirdik. Fakat Benden çıkan şu söz gerçekleşecektir: “Andolsun, cehennemi cinlerden ve insanlardan (İnkar edenlerle) tamamıyla dolduracağım.”

Allah’ın ceheneme sürüklediği milyonlarca insanın ruhu yok, işte bu Allah’ın Kur’an’la bildirdiği büyük bir sırrı. Bu yüzden cehennemden Tevrat’ta “ölüler diyarı” diye bahsediliyor. Cehennem ehlinin şuuru açık gibi görünür ama gerçekte hepsi ölüdürler.

Şu önemli sırrı hiçbir zaman unutmayın: Allah samimi, şuur sahibi bir mümini hiçbir şekilde cehenneme koymaz, cehenneme giricek olanlar sadece ruhsuz olarak yaratılan inkarcılardır.

Kaynak: http://olumkiyametcehennemkonulari.blogspot.com.tr/, A9TV

Tüm yazılarım: https://erkanarkutyaziyor.wordpress.com/

“Yaşamak için bir amacımızın olması gerekmez” diyen Kerim Korkut’a cevap!

“Yaşamak için bir amacımızın olması gerekmez” diyen Kerim Korkut’a cevap!

Her insan bu dünyaya Allah’a iman edip kul olmak için gelir, yaratılış amacı da budur…


Dün Kerim Korkut kardeşimiz “normalde hayatın bir amacı yok, hayatın amacı yaşamak. Bir amaç uğruna yaşamak ne saçma bir şey, sen hayatın askeri misin! Amacın şunu yapmak, bunu yapmak değil yaşamak olacak. Bütün bir hayatı bir amaca feda edemezsin, yaşamak için bazı amaçları gerçekleştiririz…” diye yazmış…

Kısaca Kerim Korkut kardeşimize göre insan bu dünyaya hiçbir amacı olmadan geliyor. Yani yiyecek, içecek, işe gidecek, koltukta uyuyarak dizisini seyredecek, sonra yine işe gidecek, adeta bir hayvan gibi hiç düşünmeden, akletmeden, “neden ben bu dünyaya geldim, ne için yaratıldım, beni yaratan Kim” diye hiç düşünmeyecek. Sonra da 60-70 yıl adeta beyinsiz bir bitki gibi, ruhsuz bir hayvan gibi hiç düşünmeden yaşayıp ölecek ve mezara girecek. Sonra da kendi kafasına göre mezarda yok olup gidecek! Kerim Korkut kardeşimize göre dünyaya gözlerini açan milyarlarca insan işte böyle hiçbir amacı olmadan yaşayıp ölmeli.

Eğer insan kainatın tesadüfen olduğunu ve tüm kainatın içindeki uzayın, yıldızların, göklerin, yerin, denizlerin, hayvanların, bitkilerin tesadüfen olduğunu düşünürse tabii ki bu dünyada hiçbir amacının  olmadığını düşünür. Vücudundaki 100 trilyon hücrenin, vücuduna özenle döşenen kilometrelerce uzunluktaki damarların, muhteşem görme, duyma, dokunma ve sinir sisteminin, her saniye hiç durmadan atan kalbinin de tesdüfen olduğunu düşünür. Kendisine insan olarak yaşaması için, akletmesi, düşünmesi için verilen ruhun da tesadüfen olduğunu düşünür. Doğal olarak kainattaki muhteşemliği ve olağanüstülüğü, kendi bedenindeki akıl almaz yaratılışı fark edemeyen bir insan Allah’ı ve O’nun kadrini hakkıyla taktir edemeyecek, kendisini yaratan Allah’ı da fark edemeyecektir. “Onlar, Allah’ın kadrini hakkıyla takdir edemediler. Şüphesiz Allah, güç sahibidir, Azizdir. (Hac Suresi, 74)” ayetiyle Allah iman etmeyen insanların olacağını ve hiç düşünmeden, akletmeden, amaçsız bir şekilde bu insanların yaşayacaklarını Kuran’la bildirir.

Dünyada milyarlarca insan var, bunların bir kısmı iman ediyor. Bu dünyaya geliş amaçlarının “Allah’a kul olmak olduğunu, Allah’ın rızasını kazanmak olduğunu, bu kainatın boş yere yaratılmadığını, gerçek hayatın dünya değil ahiret olduğunu çok iyi biliyorlar. Hayatlarını çok güzel bir amaca, “Allah’ın rızasını kazanmaya” adıyorlar. Bu dünyanın göz açıp kapayana kadar geçeceğini, gerçek hayatın ölümden sonra başlayacak olan sonsuz ahiret hayatı olduğunu çok iyi kavramış durumdalar. Hayatlarının her dakikasının kıymetini bilip her günlerini Allah için salih amellerle dolduruyorlar. Onlar Kerim Korkut kardeşimizin dediği gibi hayatın askeri değiller, ama Allah’ın sevdiği ve dost edindiği çok samimi kul olmuşlar. Ne mutlu onlara, ne mutlu sonsuz cennet için dünyalarını Allah’a adayanlara.

Hayır, kim (güzel davranış ve) iyilikte bulunarak kendisini Allah’a teslim ederse, artık onun Rabbi Katında ecri vardır. Onlar için korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır. (Bakara Suresi, 112)

Allah hidayet vermeyince milyarlarca insan da Allah’a iman etmiyor, 70-80 yıl bu dünyada kalıyor ama daha Allah’ı fark edemiyor! Bu dünyaya mal mülk edinmek, kariyer sahibi olmak, birkaç yabancı dil öğrenmek, yazlık ev almak, evlenip iki üç çocuk yetiştirmek, çocuklarını çok iyi okullarda okutup evlendirmek, sonra da emekli olup bir köşede ölmek için geldiğini sanıyor. Bir kere bile Allah’ı anmıyor, alnı secdeye gitmiyor, ancak başı sıkıştığı zaman “Allah” diyor. Hayatının tamamını samimiyetsizlik ve kendi çıkarı üzerine kuruyor. “Yaşlanınca dini yaşarım, yaşlanınca namaz kılarım” diyor, yaşlanınca da hiçbir şey yapmıyor. (Kendi aklınca dinin yaşlanınca yaşanacağını düşünüyor, yine haşa bu samimiyetsizliğini Allah’ın görmeyeceğin düşünüyor.

Tabii ki iman etmeyen milyarlarca insan Allah’ın huzuruna gelip tek başına durduğunda hiç de boş yere yaratılmadığını çok iyi anlayacak. Sorgu sırasında neden kendisine indirilen Kuran’ı hiç okumadığını anlatacak, neden Allah için hiçbir şey yapmadığını, neden ahireti unutup dünyaya daldığını anlatacak. Yani kısaca Kerim Korkut’un önerdiği gibi bomboş ve amaçsız yaşayanlar sonsuza kadar bu yaptıklarına pişman olacaklar. “Ah keşke geri dönebilsek de Rabbimizin rızasını kazansak” diye yalvaracaklar.

Biz, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları bir oyun ve oyalanma konusu olsun diye yaratmadık. (Duhan Suresi, 38)

Biz ona yolu gösterdik; (artık o,) ya şükredici olur ya da nankör. (İnsan Suresi, 3)

Size her istediğiniz şeyi verdi. Eğer Allah’ın nimetini saymaya kalkışırsanız, onu sayıp-bitirmeye güç yetiremezsiniz. Gerçek şu ki, insan pek zalimdir, pek nankördür. (İbrahim Suresi, 34)

Kerim Korkut’un yazdığı bu yazı insanları tamamen yanlış yönlendiren, Kuran’a ters, ayetlere ters, “Allah’a kul olmak üzere bu dünyaya geldiğimizi” unutturan bir yazıdır. Böyle bir yazının sorumluluğu olur diye düşünüyorum ve Kerim Korkut kardeşimizden bu yazısını düzeltmesini rica ediyorum.

Not: Yazımda konunun anlaşılması için “hiç düşünmeyen bitki gibi, hayvan gibi” diye ifade ettim. Ama kainatta yaratılan bütün bitkiler ve hayvanlar sürekli Allah’ı tesbih ederler, ilhamla hareket ederler, Allah’a karşı son derece boyun eğicidirler. İman etmeyip Allah’tan yüz çeviren insan ise hem zalimdir, hem nankördür. Kendisine ruh  verilmesine, akıl verilmesine, muhteşem bir beden verilmesine, sayılamayacak kadar çok nimet verilmesine rağmen yüz çeviren ve hayatını bomboş geçiren insan ise ayette bildirildiği gibi “hayvandan da daha aşağı ve gafil” bir mahluktur:

Andolsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık (hazırladık). Kalpleri vardır bununla kavrayıp-anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktırlar. İşte bunlar gafil olanlardır. (Araf Suresi, 179)

Kaynak:

http://allahicinyasamaknasildir.blogspot.com.tr/2011/01/muminlerin-amaci-allah-rizasi-allah.html

Tüm yazılarım: https://erkanarkutyaziyor.wordpress.com/

İbrahim Erkal da ölümün ansızın kendisine geleceğinden habersizdi…

İbrahim Erkal da ölümün ansızın kendisine geleceğinden habersizdi...

İbrahim Erkal da Allah’a ve sonsuz hayatına kavuştu…


İnsanların adeta hastalık derecesinde “çok yoğunum” dedikleri bir dönemde yaşıyoruz. En üst düzeydeki bir  işadamından tutun da bir sanatçıya kadar herkes çok ama çok yoğun bir koşturmaca içinde. Herkesin kendi kafasında yapacağı işlerle ilgili bir planı var. Önce o plağı çıkaracak, sonra konserler yapacak, anlaşmalar yapılacak, imzalar atılacak… Kafadaki planlar hiç bitmiyor.

Evet her insanın kendisine göre kendi kafasında bir planı varama Allah’ın da o insan için bir planı var. Emin olun İbrahim Erkal’ın da vardı. Onun da kafasında kimbilir yarın yapacağı ne kadar çok iş vardı. Önümüzdeki ay için kimbilir kafasında kurduğu ne kadar çok planı vardı. Ama hiçbirini yapamadı. Çünkü kaderinde belirlenen ölüm vakti gelip çatmıştı. Her zaman olduğu gibi Allah’ın planı gerçekleşecekti. İnsan ne yaparsa yapsın Allah’ın planı işler, insan ne kadar tedbir alırsa alsın bunun önüne geçemez.

Hepiniz İbrahim Erkal’ın ölmeden önce yayınlanan videosunu seyretmişsinizdir. Önce yürüyerek valenin koluna giriyor ve daha sonra da evinin otoparkında baygın bir şekilde bulunuyor. Yüksek tansiyon yüzünden beyin kanaması geçirdiği söylendi. Daha önce de yazılarımda hep anlattığım gibi hepimizin kaderinde Allah tarafından yazılmış bir ölüm sebebimiz var, İbrahim Erkal’ınki de buymuş demek ki. Demek ki İbrahim Erkal’da bugün ölüm melekleriyle tanışacakmış. O da ne yaparsa yapsın ölüm vaktini ne bir saniye öne alabilirdi, ne de bir saniye sonraya geciktirebilirdi. İnsan işte bu kadar aciz, bu kadar Rabbine muhtaç bir varlık…

Her nerede olursanız, ölüm sizi bulur; yüksekçe yerlerde tahkim edilmiş kalelerde olsanız bile. Onlara bir iyilik dokunsa: “Bu, Allah’tandır” derler; onlara bir kötülük dokunsa: “Bu sendendir” derler. De ki: “Tümü Allah’tandır.” Fakat, ne oluyor ki bu topluluğa, hiçbir sözü anlamaya çalışmıyorlar? (Nisa Suresi, 78)

Şu anda bazı kişiler İbrahim Erkal’ın ani ölümünü şaşkınlıkla karşılıyorlar. Halbuki ölüm hepimize çok ama çok yakın. Bugün ölüme şaşıran insanlar da kısa bir süre sonra ölüp mezara girecekler. Hepimiz bir göz çarpması kadar kalacağız bu dünyada. Ve hepimiz ölümden sonra asıl sonsuz hayatımıza kavuşacağız. İşte o zaman sadece dünya hayatı var zannedeneler ve ahiretten şüpheye düşenler gerçekten çok şaşıracak “keşke biz de dünyada yaşarken iman etseydik ve salihlerden olsaydık.” diyecekler.

Dedi ki: “Yıl sayısı olarak yeryüzünde ne kadar kaldınız?” (Mü’minun Suresi, 112)

Dedi ki: “Yalnızca az (bir zaman) kaldınız, gerçekten bir bilseydiniz,” (Mü’minun Suresi, 114)

Her nefis ölümü tadıcıdır. Kıyamet günü elbette ecirleriniz eksiksizce ödenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete sokulursa, artık o gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir. (Al-i İmran Suresi, 185)

İbrahim Erkal’ın ailesine baş sağlığı diliyorum, Allah inşaAllah İbrahim Erkal’a cennet nasip etsin, ailesine, çoluğuna, çocuğuna uzun, hayırlı ve iman dolu bir ömür nasip etsin.

Kaynak: http://muminlerinyurducennet.blogspot.com/

Tüm yazılarım: https://erkanarkutyaziyor.wordpress.com/

Ey varlığımı elinde tutan Allah’ım…

Ey varlığımı elinde tutan Allah’ım...

Mümin sürekli Allah’ı anar, gün içinde sürekli duayla Allah ile bağlantı kurar…


Ey Mabudum, ey Seyyidim, ey Mevlam ve ey benim Sahibim!

Ey varlığımı elinde tutan!

Ey zorluk ve çaresizliğimi bilen!

Ey fakirlik ve yoksulluğumdan haberdar olan!

Ey Rabbim, ey Rabbim, ey Rabbim!

Gece ve gündüzden oluşan vakitlerimi zikrinle canlandır,

Ve beni Kendi hizmetinde tut ve amellerimi Kendi indinde kabul buyur,

Öylesine ki, artık bütün amellerim ve zikirlerim tek zikir şekline dönüşsün,

Ve bütün hallerim Senin hizmetinde geçsin.

“Ey Seyyidim, ey güvenip dayandığım ve ey Kendisine hallerimi sunduğum Rabbim!

Bedenimi hizmetin için güçlendir,

Ey Rabbim bütün varlığımı Sana teslim ettim, işlerimi Sana emanet ettim,

Yönelişim Sana’dır, korkum da ancak Senden’dir…

Facebook’da rastladığım bu güzel duayı sizlerle paylaşmak istedim. “Sizin duanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi?” diyor Allah ayette. Allah duaya çok önem veriyor, müminlerin gün içinde çok samimi bir kalple, duayla, zikirle, çok sıcak bir bağlantıyla Kendisine yönelmelerini istiyor. Bu yüzden her gün aşkla, şevkle, duayla Allah’a yüzünüzü dönün, siz bir adım attığınızda Rabbimizin on adımla size geri döndüğüne, O’nun eşsiz şefkatine ve  merhametine her an şahit olacaksınız…

Rabbini, sabah akşam, yüksek olmayan bir sesle, kendi kendine, ürpertiyle, yalvara yalvara ve için için zikret. gaflete kapılanlardan olma. (Araf Suresi, 205)

Kaynak: http://kuranagoredua.blogspot.com.tr/

Tüm yazılarım: https://erkanarkutyaziyor.wordpress.com/