Bazı insanlar 30’lu yaşlara geldiler mi hemen evlenme peşinde oluyorlar. “Biz Kuran’a göre nasıl evleneceğiz, nasıl eş seçeceğiz” diye sorup duruyorlar. Önce Kuran’ı baştan sona okuyacaksın, ahlakını tam olarak güzelleştireceksin. Allah’a kendini adayacaksın. Hayatın bütün yönlerinden çekilerek Allah için gece gündüz demende yorulacaksın. Allah peygamberimize böyle emretmiş. Sen de mücahit ol, günün Allah yolunda hizmet etmekle geçsin. Nefes alacak vaktin olmasın. O arada Allah sana isterse malda verir, eş de verir. Ama sen bunların hepsini bırakıp evleneceğim dersen, evlendiğinde adeta ölü gibi bir kadınla evlenirsin. O kadında seni mahfeder. Çünkü sen Allah yolunu tercih etmemişsin, sonra Allah’tan mutlulukvermesini bekliyorsun.
Hz. İsa, Hz. Meryem kendilerini Allah’a adamadılar mı? Onlar bilmiyorlar mıydı evlenmeyi? Ama dünya hayatını tercih etmediler. Sonuçta bir insan önce kendini Allah’a adayacak, sonra kendisi gibi kendini Allah’a adamış bir eş bulacak. Evlilikte en çok dikkat edilmesi gereken şey Allah korkusunun ve Allah sevgisinin her iki tarafta da çok derin olmasıdır. Mesela bir kadın Allah’ı çok seviyorsa, Allah’tan çok korkuyorsa, Allah ona dayanılmaz bir çekicilik ve güzellik verir. Yani müthiş bir güzellik verir. Fiziki güzellik de verir, ruh güzelliği de, ahlak güzelliği de verir ve onda garip bir etkileme gücü meydana gelir. O güzelliği tadarak, yaşama arzusu olur insanda. Cennette de beraber olup, o tutkuyu, o derinliği yaşamak için evlenilir. Yoksa çamaşırını yıkatmak, bulaşığını yıkatmak, ütü yaptırmak, haftada bir de; öyle o tarz mantık için evlenilmez. Bu son derece kızdırıcı, çok itici olur.
Evliliğin amacı; tutkuyu yaşamaktır, Allah aşkını yaşamaktır. Cennet arkadaşını seçiyorsun, ahiret arkadaşını seçiyorsun, sadece dünyada birlikte olacağın eşi seçmiyorsun. Kadınların büyük bir bölümünde, tutku gizli kalır. Evlense de tutku gizli kalıyor, onu çıkaracak gücü bulamıyor. Çünkü şartları oluşmuyor. Mesela insan doğar, normal vücut fonksiyonları vardır ama manevi fonksiyonlar sonradan ortaya çıkmaya başlar. Yani insan beyninin gücü, sonradan ortaya çıkmaya başlar. Mesela Kuran’ı, İslam’ı çok iyi yaşayan bir insanda, metafizik özellikler gelişmeye başlar. Mesela Peygamberlerde nasıl mucizeler oluyor, peygamber normal bir insanken kendisine peygamberlik verildiğinde, olağanüstü haller meydana geliyor. Mesela yüzünde, Allah olağanüstü bir etki meydana getiriyor. Konuşmasında olağanüstü bir etki meydana getiriyor. Gözünde özel bir etki mekanizması meydana geliyor. Sesinde özel bir etki meydana getiriyor. Ruhlara ferahlık veren bir gücü oluyor. Yani Allah’ın dilemesiyle, tarif edilemeyen bir güce kavuşmuş oluyor.
Kadın da öyledir. Normal olarak etten, kemikten oluşmuş bir varlıktır. Normal fonksiyonunu göstermez kadın, eğer manevi derinlik, Kuran’a tam tabi olup, derin Allah korkusu ve derin Allah sevgisi kalbine yerleşmezse, kadın fonksiyonunu zaten gösteremez. Yani alıp koluna götürmek, nikâh masasına oturtmakla bir şey değişmez. O zaman sadece canlı ama ruhsuz bir insan gibi olur. Gerçek fonksiyonun ortaya çıkması için, yani sarsıcı gücün ortaya çıkması için, kadının derin tutku gücünün ortaya çıkması lazım. Derin tutku gücü, asıl etkileyici olandır. Mesela Allah, ona ahirette de dikkat çekmiş. “Gözlerini sadece eşlerine yöneltmiş” diyor Allah, “ve tutkuyla ona bağlı” diyor. Bakın sadece bunun üstünde durmuş Allah. Tutku denen bir güç zaten vardır. Yani şiddetli Allah aşkının meydana getirdiği, ruhta meydana gelen, şiddetli haz. Bu şehvetle birleştiğinde evlilikte, çok şiddetli bir etkiye dönüşür.
Tutku olmadığında erkekler kadından kısa sürede bıkarlar. Bakıyor, iki kolu iki bacağı var, hiçbir farkı yok aşağı yukarı. Bir tek cinsel organları farklı, biri dış bükey, biri iç bükey, o kadar. Yani o bir şey değiştiren bir olay değil. O da yiyip içen, zavallı bir varlık. Adam çok şey beklerken, bakıyor ki hiç bir şey yok, bir şey olmuyor, olmaz da. Çünkü Allah o gücü vermiyor, vermez de. Yani o gücün oluşması için, mutlaka derin Allah sevgisi ve derin Allah aşkı olması lazım ki, Allah onda tecelli edip, onun ruhunda şiddetli bir haz meydana getirsin. Uğraşıyor, uğraşıyor birbirlerini sevmek için “hediye aldım, işte gonca çiçek aldım, üzüm salkımı getirdim” diyor, kendini sevdirmek için, şaklabanlıklar yapıyor, kadını daha da gıcık ediyor. Kendini sevdirmek için birden mutfaktan fırlıyor böyle acayip hareketler yapıyor, garip espriler yapıyor, hiç ummadık hareketler, gideceği yola küçük küçük hediyeler diziyor. Yani kadın bundan sıkılır ve bunlar kadını kızdırır, başka bir faydası olmaz. Çünkü ruhu tatmin eden bunlar değildir.
Bak sana ne aldım diyor, mesela bir yüzük alıyor, başında gözleri parıldayarak bekliyor, o da yüzüğü bir görüyor, hemen üstüne atlıyor, beraber dönüyorlar etraflarında. Bu ne kadar küçük düşürücü. Adamın oradaki amacı belli değil mi? Adam sana maddi bir şey sunuyor, sen onun ahlakından, kişiliğinden, manevi derinliğinden değil de, pahalı olan bir malı almış olmanın ve sana getirdiği menfaatin etkisi altına giriyorsun, menfaat sunan adama karşı heyecan duymuş oluyorsun. Oradaki durumun, sevgiyle ne alakası var? Sevgi, manevi derinlikle, manevi tutkuyla olur. Yani Allah’ın özel meydana getirdiği bir güçtür. Bunu Allah, takva sahiplerine sunuyor. Onun için peygamberimizin evliliklerinin çok olmasının nedeni budur, yani yüksek tutku gücüdür.
Hanımlar, onda bu tutkulu gücü gördükleri için, peygamberimizden şiddetli etkileniyorlardı. Allah aşkını yaşamak için peygamberimizle beraber oluyorlardı. Ama sığır kafalılara göre de, saf cinselliğe dayalı olduğunu zannettikleri için de, ondan utanç duyuyorlar bazı ahmak yobazlar, nasıl örtbas edeceklerini bilemiyorlar. Peygamberimizi derin bir aşk ve derin bir tutkuyla seviyorlardı. O yüzden evliliklerde, herkes evlenebilir, biz de evlenelim, alalım bir tane götürelim falan, bu mantık, sonucunda 5-6 ay sonunda, şiddetli kavgayla sonuçlanan olaylara neden olur, böyle olmaz. Onun için bakın buradaki üslupta, AK Partili, CHP’li, bizim aile, sizin aile, mesela genç kızı aileleriyle çatışmaya itmek olmaz, insan akıllı olacak. İnsan eşini, ailesinin içinde cahil insanlar olabilir, onlarla bir mücadele içine sokmaması lazım. Onu planlayacak, onu düşünecek, onu ezdirmeyecek sistemi kurduktan sonra insan evliliğe adım atar. “Hadi bir girelim bakalım, sonra sonucu nasıl olacak” olur mu? Dayısı ayrı musallat oluyor, amcası ayrı musallat oluyor, dedesi ayrı musallat oluyor, her bir kafadan bir ses geliyor, görümceler ayrı musallat oluyor genç kıza, hayatını zehire çeviriyorlar çocuğun, öbürü de ütü yapan, bulaşık yıkayan bir makine gibi gördüğünde, ara ara kendini tatmin eden bir makine gibi gördüğünde, kadında ne sevgi kalır, ne tutku kalır, ne aşk kalır, hiçbir şey kalmaz.
Dolayısıyla iki tarafta da gizli bir nefret oluşacaktır. Ondan sonra da istediği kadar boylu poslu olsun, adam ona o sığır gibi gelir. Angus sığırları var ya, onlar da koskoca geliyorlar bir ton falan ama sığır. Yani boylu poslu olması, yakışıklı olması hiçbir şeyi değiştirmez, kadında derin bir nefret meydana gelir, kahredici bir nefret meydana gelir. Onun için, “herkes yapıyor, ben de yapıyorum” mantığıyla değil, Kuran’ın derin ruhuyla, İslam’ın derin ruhuyla evliliğe bakmak lazım. O zaman Allah’ın gizli bir cennet ruhu yarattığını, insanlar görürler. Yani bilinmeyen, harika bir güce sahip olduklarını o zaman görürler. Onun dışında evlilik karşılıklı azap vesilesidir, o ona herif diyor, o ona karı diyor, sadece bir nefret makinesidir, her gün kavga, her gün ağız dalaşı, o ona laf sokuyor, o ona laf sokuyor, o onu aşağılıyor, o onu aşağılıyor ve katlamalı nefret gelişiyor. Hâlbuki Allah rızası için evliliklerde derin bir şefkat, derin bir merhamet, derin bir tutku, derin bir aşk vardır. Şehvet de en yüksek yüksekliktedir, tutku en yüksek derecededir, aşk en yüksek derecededir Allah’ın dilemesiyle, Allah’ın dilediği kadarıyla…
Blog sayfam: http://birgo.mynet.com/erkan-arkut-tan-guncel-yazilar
Video sayfam: http://video.mynet.com/erkanarkut/videolari/liste