Peygamberimiz hadisinde Fırat Kalkanı Harekatını nasıl bildiriyor?

Peygamberimiz hadisinde Fırat Kalkanı Harekatını nasıl bildiriyor?

Peygamberimiz PKK ve İşid’e karşı gerçekleştirilen Fırat Kalkanı Harekatını hadisinde şöyle bildiriyor:

“Türk Fırat üzerine hızla yürür Sanki onlar kuşlardan dabbelere binmiş Fırat üzerine saf saf dizilmişler” Kaynak : (Yevmül Halas, s. 580)

24 Ağustos sabah 04:00 sularında PKK ve İşid mensuplarına karşı gerçekleştirilen operasyona tank ve F-16 savaş uçakları katılmıştır. Bu harekatta Fırat üzerine doğru gidilmiştir, Türk güçleri çok hızlı bir şekilde ilerleme kaydedip birçok yeri kurtarmıştır. Hadiste yer alan “Türk Fırat üzerine hızla yürür” ifadesi de gerçekleşmiştir. “Sanki onlar kuşlardan dabbelere binmiş” ifadesi de F-16 savaş uçaklarından bahsetmektedir.?

Ahir zamanda olduğumuz bu dönemde peygamberimizin yüzlerce hadisi arka arkaya gerçekleşti, ancak bu hadisleri insanlardan gizliyorlar.

Kaynak:

http://ahirzamankonulari.blogspot.com.tr/

Tüm yazılarım: https://erkanarkutyaziyor.wordpress.com/

Peygamberimiz Suriye’de yaşanacakları detay detay hadislerinde anlatmış!

Peygamberimiz Suriye’de yaşanacakları detay detay hadislerinde anlatmış!

Şu an Irak’ta Suriye’de Müslümanlara saldıran Şii denilen zalimler dinsiz İngiliz derin devleti etkisindeki aşağılık tiplerdir.


Peygamberimiz  Suriye’de yaşanacak olayları şehir şehir, bölge bölge anlatmış! Gerçekten de bu çok büyük bir mucize. Ahir zamanda olduğumuz bu dönemde peygamberimizin söyledikleri bir bir çıkıyor. Peki televizyona çıkan hocalardan, alimlerden bunları duyuyor musunuz: Hayır! Bunların Hz. Mehdi’nin zuhur alameti olduğunu söylüyorlar mı: Hayır!

Peygamberimiz diyor ki “Suriye viran olana kadar tüm topraklarda kargaşa olacak” gerçekten de viran oluyor ama alimler bunu da söylemiyorlar. Çünkü söyleseler bir şekilde konu Hz. Mehdi’ye yani kurtarıcıyı gelecek,  bu yüzden ödleri kopuyor. Hiçbir şekilde peygamberimizin gerçekleşen hadislerinden bahsetmiyorlar. Bakın peygamberimiz Suriye’de yaşanacakları tek tek saymış ve dikkat edin, bu hadislerin sonunda hep Hz. Mehdi’yi müjdelemiş:

İmam Cafer Sadık (a.s.)’tan nakletti: “İmamınız ve rehberiniz (Mehdi) olmadan, birbirinizden nefret ettiğiniz zamanda durumunuz ne olacak? O zaman çok ağır biçimde inceleneceksiniz, ayırt edileceksiniz ve eleneceksiniz. Açlıklar olacak. Bir kişi sabah yönetici olacak ve akşamına öldürülecek.” (Beklenen Mehdi, Allame Muhammed Bakır el-Meclisi, Biharul Envar, Cilt 13 (Eski Baskı)/ Cilt 51-52-53 (Yeni Baskı))

Bakın peygamberimiz son aşamalarda imam Mehdi zamanında suikastların artacağını söylüyor.

İmam Cabir der ki: İmam Muhammed Bakır aleyhisselam şöyle buyurdu: “Ey Cabir! Kaim’in kıyamından önce Şam’da halkı öyle bir fitne saracak ki ondan kurtulmak isteseler de kurtulamayacaklar. Sonra Kufe ile Hîre şehirleri arasında sayıları eşit olan katlimlar olacak. Sonra gökten bir münadi nida edecek.

Hakikaten halk kaçmak istiyor kaçamıyor, denize yöneliyor, denizde boğuluyor, karadan kaçmaya çalışıyor, ateşe tutuluyor.

Ey Cabir! O yıl dünyanın batısının her yerinde ihtilaflar çıkacak. Viran olacak ilk toprak, Şam topraklarıdır. Sonunda tüm ihtilaflar üç bayrağın altında toplanacak. …Onlar Küfe’lileri öldürüp asacaklar veya esir olacaklar. Onlar o durumda iken Horasan taraflarından bayraklar gelecek, onlar süratle hareket edecekler. Onlardan birkaçı, Kaim aleyhisselam’ın ashabıdırlar.

“Hz. Ali’nin torunlarından El-kaim- El-Mehdi dünyayı başka bir dünyaya dönüştürecektir.”

Allah Rasulu Hz.Muhammed (salallahu aleyhi ve alih) buyurdu: Şam’da fitneler bir taraftan sakinleştikçe, diğer bir taraftan alevlenir. Gökten çağırıcı bir melek “Mehdi emirinizdir. Mehdi Halifenizdir” demedikçe de fitneler bitmez. (Risalet-ül Huruc-ül Mehdi, s. 63)

Ondan önce Şam ve Mısır melikleri (hükümdar, memleket sahibi) öldürülecektir… (El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 49)

Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur: “…Öyle bela ve musibetler olacak ki, hiçbir kimse, sığınabileceği bir makam bulamayacaktır. Bu belalar Şam’ın etrafında dolanacak, Irak’ın üzerine çökecek. Arabistan yarımadasının elini ve ayağını bağlayacaktır... Onlar belayı bir tarafta defetmeye çalışırlarken, diğer taraftan o yine ortaya çıkacaktır.”
(Kenzul Ummal, Kitab-ul kıyame kısm-ul efal, c.5, s. 38-39)

İmam Cafer Sadık’a şöyle sordum: “Süfyan ortaya çıktığında ne yapmamız gerekir? Şöyle cevap verdi: “Şam’ın beş bölgesini işgal ettiğinde zamanın sahibine (Sahib-ul Emr) gitmelisiniz. (Bihar-ül Envar sf. 166)

Ahir zamanda olduğumuz bu dönemde gerçekten de büyük mucizeler yaşıyoruz ama kalbi kapalı olanlar bunları göremiyorlar. Bütün bu acılar batınında Hz. Mehdi’nin zuhur etmesi için yaşanıyor. Çünkü insanlar acı içinde yalvarmadan Hz. Mehdi çıkmıyor. Müslüman kardeşlerime müjde vermek istiyorum ve uyuyan kişileri uyandırmalarını istiyorum.

Kaynak: http://hzisavehzmehdiyibuyuzyildagorecegiz.blogspot.com.tr/ , A9TV

Tüm yazılarım: https://erkanarkutyaziyor.wordpress.com/

Peygamberimizin mükemmel duası!

Peygamberimizin mükemmel duası!

Her samimi mümin gün içinde sürekli Allah’ı düşünüp ona yakın olmaya çalışmalı…


Peygamberimizin çok ama çok güzel bir duası var. Nerdeyse her gün aklıma geliyor ve bende Rabbime bu şekilde dua ediyorum. Şöyle diyor güzeller güzeli peygamberimiz duasında:

“Ya Rabb (CC)! Kalbimi nurlandır, gözümü nurlandır, kulağımı nurlandır, sağımı nurlandır, solumu nurlandır, üstümü nurlandır, altımı nurlandır, önümü nurlandır, arkamı nurlandır ve beni nur eyle (bir başka rivayette) benim damarlarımı nurlandır, etimi nurlandır, kanımı nurlandır, saçımı nurlandır, yüzümü nurlandır.” (Buhari, Deavat, 9; Müslim, Müsafirin, 181)

Peygamberimiz ne kadar güzel dua emiş, “Allah’ım kalbimi nurlandır, damarlarımı nurlandır, yüzümü nurlandır…” diye, tek tek ne kadar güzel saymış. Tabii ki nuru verecek olan Allah, insanın yüzünü aydınlatacak olan Allah. İnsanın yüzü kendiliğinden nur kesilmez, eti kendiliğinden aydınlanmaz. Ancak imanla, Allah’a yakın olmakla, kendisini Allah’a teslim etmekle insanın yüzü nurlanır. Bu nuru veren ve insanın yüzünü aydınlatan Allah’tır.

Allah, göklerin ve yerin nurudur. O’nun nurunun misali, içinde çerağ bulunan bir kandil gibidir; çerağ bir sırça içerisindedir; sırça, sanki incimsi bir yıldızdır ki, doğuya da, batıya da ait olmayan kutlu bir zeytin ağacından yakılır; (bu öyle bir ağaç ki) neredeyse ateş ona dokunmasa da yağı ışık verir. (Bu,) Nur üstüne nurdur. Allah, kimi dilerse onu kendi nuruna yöneltip-iletir. Allah insanlar için örnekler verir. Allah her şeyi bilendir. (Nur Suresi, 35)

İnkar edenleri yüzleri ise kapkaranlıktır, zilletlidir. Allah’tan uzak olmalarının ve Allah’ı unutmalarının karşılığını böyle nursuz bir yüze her sabah bakmak zorunda kalarak ödüyorlar:

Kötülükler kazanmış olanlar ise; her bir kötülüğün karşılığı, kendi misliyledir. Bunları bir zillet sarıp kaplar. Onları Allah’tan (kurtaracak) hiç bir koruyucu yok. Onların yüzleri, sanki bir karanlık gecenin parçalarına bürünmüş gibidir. İşte bunlar ateşin halkıdırlar; orada süresiz kalacaklardır. (Yunus Suresi, 27)

Tüm yazılarım: https://erkanarkutyaziyor.wordpress.com/

Peygamberimizin münafıklar tarafından şehit edilmiş olma ihtimali çok yüksek…

Peygamberimizin münafıklar tarafından şehit edilmiş olma ihtimali çok yüksek…

Peygamberimizin münafıklar tarafından şehit edilmiş olma ihtimali çok yüksek...

Alçak münafıklar tertemiz peygamberimizin çevresine çöreklendiler.


Kaynaklarda PeygamberimizinVeda haccını yapıp Medine’ye geri döndükten bir süre sonra hastalandıp kavuştuğu anlatılıyor.

Oysa Resulullah’ın şehit edilmiş olma ihtimali de var. Ölüm şekli zehirlenme gibi görülüyor. Çünkü o kadar münafığın kaynadığı bir ortamda Peygamberimize karşı makul bir davranış içinde olmaları çok zor. Bu konu mutlaka incelenmeli.

Peygamberimiz Hayber’in fethinde bir kadın tarafından ikram edilen etle zehirleniyor. Bu zehirlenmeden sonra Peygamberimizin sağlık sorunları çok artıyor. Çok güçlü bir zehir veriyorlar. Kendisi de diyor ki dünyalar tatlısı, “Bu zehirden mustarip oldum ve beni şah damarımdan vurdu.” diyor. Yani çok tahribat yapıyor vücudunda. Bu olaydan sonra Peygamberimiz  vücudundan sürekli kan aldırıyor. Bunun nedeni zehrin etkisini azaltmaktır, kanından o zehrin atılması istiyor. Normalde tabii kanının tamamının yıkanması lazım ama şuanki teknoloji yok. Yoksa kan verilir kan bir yandan alınır. Kan tamamen yıkanabilirdi. O dönemde kanın akışkanlığını sağlayarak zehirden kurtulmak için uygulanan bir yöntem o. Yani vücut sürekli kan ürettiği için o hastalığı azaltacağını düşünüyor. Peygamberimizin bu olaydan sonra sağlığı pek düzelmiyor. O yüzden zaten o yönüyle de şehittir. Çünkü zehrin etkisiyle vefat etmiş oluyor.

Peygamberimiz üç buçuk yıl sonra vefat ediyor zehirden. Etrafında koruyanlar yeterli değil. Bir acayip. Kardeşim yemek geldiğinde önce sen ye. Niye doğrudan Peygamber’e veriyorsun. Değil mi? Peygamber’in yemek yemesi çok hayati bir şey. Yersin hatta bekle iki saat kadar yani vücuduna nasıl etki ediyor bakarsın. Ondan sonra Peygamber ’e ikram edersin. Zaten bu sistemin olduğunu bilirse adam yemeğe zehir niye koysun? İllaki belli olacak. Birde önüne gelen girip çıkıyor eve. Onun için “izin almadan gelmeyin” diyor Allah ayette. Pencereden girmeye kalkan var. Pencereden girmeyin kapıdan.

“Peygamberimiz’i zehirleme işini meşhur Yahudi Selam Bin Mişkem’in karısı Zeynep üzerine aldı plan gereği bu kadın bir koyun eti kızarttı. Ve her tarafını güçlü bir zehirle zehirledi.” Güçlü zehri etin her tarafına sürüyor. “Peygamber Efendimiz’in hayvanın kol ve kürek etini daha çok sevdiğini öğrendiği için o kısımlara daha çok zehir sürdü. Kızartılmış kebap edilmiş zehirli koyunu alıp getirdi, ey Ebul Kasım bunu sana hediye ediyorum diye Peygamber Efendimiz ’in önüne koydu.” Bak üslup da çok münasebetsiz. “Resulü Ekrem” tabii kırmak istemiyor “etin sevdiği kürek kısmından bir lokma aldı fakat yutmadan sahabelere “ellerinizi çekin” dedi hemen. Ağzına aldığında zehri. “Bu et zehirli” diyor hemen anlıyor. Herkes elini çekti sadece Bişr İbn-il Berâ Hazretleri ağzına aldığı lokmayı yutmuş. O zehirlenerek şehit oluyor. Peygamber Efendimiz bu plana alet olan kadını huzura çağırıyor. Tabii ağzına aldığında dilaltından bütün vücuda dağılıyor zehir. Ağzına zehir almasıyla o dilin alt kısmında çok ince damarlar var oradan kana karışıyor. “Kadını yanına çağırıyor, kadın suçunu itiraf ediyor. “Niye bunu yaptın?” diyor Peygamber Efendimiz  “bunu neden yaptın sorusuna şu cevabı veriyor “babam, amcam, kocam ve kardeşlerim hepsi savaşta öldüler intikam için yaptım” diyor. Peygamberimiz’in diş etlerine de etki ediyor zehir, diş etlerinde kızarma ve şişme meydana geliyor. Diyor ki Enes “ben bunu zehirlenmenin alametlerini Resulullah’ın diş etlerinde görüp bilmeye başladım.” Çok güçlü bir zehir sürülüyor oradan kana geçtiği anlaşılıyor dişlerinden ve genel ağız mukozasından. Fakat Peygamberimiz buna rağmen bu kadını affediyor. “Bir şey yapmayın” diyor. Normalde belli cezası. Onun için küfür uyumaz çok dikkatli olmak lazım.

Mesela o kadının Peygamberimiz’in ne tür bir etten hoşlandığını bilmesi de öyle kolay bir şey değil. Onu münafıklar haber vermişler kadına, yani iş birliği yapmışlar. “O” demişlerdir, “kol kısmını seviyor. Haberin olsun.” Yeme şeklini de öğrenmişlerdir. Mesela nasıl ısırıyor, nasıl yiyor. Çünkü ilk Resulullah’a yediriyorlar ahlaken ve edeben öyle olması gerekiyor. Hâlbuki çok yanlış. Önce kendileri yemesi lazım sonra Resulullah’e yedirmeleri lazım. Bir adettir önce büyükler en değerli olanın yemeğe başlaması istenir. O yemek yemeye başlamadan başkaları yemez. Hâlbuki Peygamberizin’in güvenliği açısından tam tersinin yapılması lazım. Hatta iki saat öncesinden, iki buçuk, üç saat öncesinden yemesi lazım. Kişinin kanına da geçsin, eğer zehirlenme alameti varsa görülmesi açısından.

Ama Peygamberimiz’in basiretinin yüksekliği daha ağzına alır almaz “hemen bırakın” diyor. “Bu et zehirli” diyor. Herhalde yılan zehri koydular ki çok şiddetliymiş etkisi, sahabe yer yemez ölüyor. Yani tek lokmadan ölüyor. Güçlü bir yılan zehri koymuşlar. O dudaklarında dişinde falan da ciddi kızarma yapmış. Reaksiyon meydana getirmiş. Ağzı içinde de tabii çok şiddetli reaksiyon meydana getirmiştir. “Damarlarımda hissediyorum” demiş Peygamberimiz. Altmış üç yaş normalde genç bir yaş. Tabii o bölge için uzun bir yaş sayılır ama yine de genç. Ama hayırlısı olmuş. Cenab-ı Allah tabii hayırlı olanı söylüyor.

Cebrail zaten son kere geliyor. Mukabele yapıyorlar. Peygamberimiz’e defalarca mukabele yaptırıyor. Kuran’ı ezberden okutturuyor. Diz dize oturuyorlar biliyorsunuz mukabelede, Peygamberimiz’le Cebrail (a.s). Yani dizleri birbirine karşı gelecek şekilde oturuyorlar. Peygamberimiz tekrar ediyor, o doğru diyor, Cebrail. Hep öyle mukabelede. Peygamberimiz’e diyor; “İstersen götürelim, istersen bir süre daha kal” diyor. Ama bir anlamı yok tabii Peygamberimiz’in kalmasının. Peygamberimiz “gidelim” diyor. MaşaAllah. Çünkü Allah onu özlemiş, o Allah’ı özlemiş. Dünyada bir şey yok. Zor bir ortam. Allah’tan davet varsa, bitti. Cenab-ı Allah muhayyer bırakıyor. Cebrail kanalıyla söylüyor. “İsterse bir süre daha kalsın” diyor. Varsa bir eksik, düzelteceği bir şeyler varsa bir süre daha kalabilir. “Ama gelmesini istiyorum”diyor Cenab-ı Allah. Peygamberimiz de “gidelim” diyor. Zaten ölüm anını bilmesi çok büyük harika. Elini yukarı kaldırıyor. “Refik-i Ala’ya” diyor. O kadar. O anda canı alınıyor. Ama zehirden olduysa şehit olmuş olur Peygamberimiz; ki öyle gibi görünüyor. Yani zehrin etkisi uzun da sürse fark etmez. O bir saldırı çünkü.

“Ya Resulullah bu rahatsızlık görülmüş bir şey değil. Bu neden olmuş olabilir?” diyorlar. Peygamberimiz hasta yatağında işte vefatından çok az önce; “Ben bu hastalığımın Hayber’de yemiş olduğum zehirli koyun kebabından ileri geldiğini sanıyorum” diyor, Peygamberimiz. Dolayısıyla şehit olmuş oluyor tabii. Mesela sahabeler “Ya Resulullah humman ne kadar şiddetlidir” diyorlar. Ateşini hissediyorlar. Hastaya böyle söylenir mi? Onlara da açıklama yapmak durumunda kalıyor Peygamberimiz “Bize iptila böyle ağırlaştırılır” diyor. “Peygamberler de daha zorlu olur” diyor. “Ecrimiz kat kat verilir” diyor. Sevap alması için. Bu denecek söz mü? Hasta görüyor. Rengin benzin solmuş. Ne oldu sana böyle? Hastaya böyle denir mi? İyi gördüm seni, toparlamışsın dersin. Çok acayip. Hasta ziyareti diye bir şey bilmiyorlar. Sana ne oldu böyle diyor. Ne demek yani? Hastaya böyle denir mi? Hakaret eder gibi bir laf. Sağlıklı olmuşsun, iyi olmuşsun dersin. Ne gerek var? Ne fayda sağlayacak onu söylemen? Onların onları sakinleştirmesini bekliyorlar. Sen onu rahatlatacaksın. O seni değil.

Kadın şöyle diyor. Peygamberimiz “niye yaptın” diyor, “bu zehirlemeyi?” “Eğer gerçekten bir peygambersen sana haber verilir diye düşündüm” diyor. “Dolayısıyla zarar gelmeyeceğini düşündüm” diyor. “Eğer peygamber değil de bir hükümdarsan kendimizi ve insanları senden kurtarmak için yaptım” diyor. Halbuki zaten ilk lokmada hemen anlıyor. Ağzına alır almaz geriye koyuyor Peygamberimiz. Ama Peygamberimizin’in sanki imtihan olmadığını düşünüyor. Olur mu? Her an, her şey sürekli vahiyle bildirilecek, o da insan. İmtihan oluyor.

O zaman hiçbir peygamber şehit edilemezdi.Hiçbir peygamberi şehit edemezsin. Geliyorlar der, seni şehit etmeye. Saklan dersin. Saklanır. Bilmiyor peygamberler. Mesela Hz. Zekeriya o kütüğün içine girdi. Allah vahiy eder; “Sakın kütüğün içine girme. Seni yakalarlar. Şuraya saklan” der. Ama kütüğün içinde. “Allah’tan başka baki olan yok” diyor. Sürekli bu zikri çekerek, testere ile bölüyorlar, Zekeriya (a.s)’ı. Ortadan kesiyorlar. Şehit oluyor. Yahya’ı da mesela kadın sırf kendi azgınlığı için, şımarıklığı için. Adamlar içmiş, sarhoş böyle kepazelik paçalardan akıyor. “Benden ne istersin?” diyor, kadın yaranmak için. “Bana Yahya’nın kellesini getir” diyor. Adam içmiş, sarhoş tabii, Getirin Yahya’nın kellesini diyor. Hapishanede kesiyorlar başını mübareğin. Altın tepsiyle getirip koyuyorlar önüne. Kadına, al bak kestim getirdim diyor. Yani imtihan denilen güzellik herkes için geçerlidir. Müminlerin haberi olmuyor mesela şehit olurlarken.

Hz. Zekeriya’nın giydiği elbisenin eteğinden bir parça ağacın dışında kalıyor. Ağaç, saklandığı kütüğün. O köpekler onu görüyor. Durumu anlıyorlar. Ağacı kesmeye karar veriyorlar. Ağacın içinde bulunan Zekeriya da ağaçla birlikte kesiliyor. Şehit oluyor. O kumaşı niye dışarıda bırakıyor Allah? Şehit olması için. Niye göstersin Allah? Zaten bir mantığı da yok. Çeker eteğini, toplar. Çıtını da çıkarmaz. Hakikaten fark edemezlerdi. Aslında mükemmel bir saklanma yapmış. Basar geçerlerdi. Ama orada eteğini görünce dışarıya çıkmış olarak, eteğinden parça, hiç ses çıkartmıyorlar. Sadece testere getirtiyorlar. Çok alçaklar. O onun cennete gitmesinin önemli vesilelerinden bir tanesi. Bak, “Ya Rabbi senden başka baki olan yok” diyor, sürekli. Hz. Zekeriya bu şekilde şehit oldu. Hz. Yahya’nın başını keserek şehit ettiler. O kadının istemesi üzerine. Adam içmiş. Kesin kafasını, getirin diyor. Kesip getiriyorlar. Ama Şehit acı çekmez. Zaten o zikri yapamaz. Yoksa “Ya Rabbi senden başka baki olan yok”, nasıl desin?

Kaynak: http://hzmuhammedvemucizeleri.wordpress.com/, A9TV

Tüm yazılarım: https://erkanarkutyaziyor.wordpress.com/

Bir mezhebe göre helal olan diğer mezhebe göre haram oluyor…

Bir mezhebe göre helal olan diğer mezhebe göre haram oluyor...

“Rabbim gerçekten benim kavmim, bu Kur’an’ı terk edilmiş (bir Kitap) olarak bıraktılar.” (Furkan Suresi, 30)


Peygamberimizin hadisleri olarak bildiğimiz hadisleri sahih (doğru) hadisler ve uydurma hadisler olarak ikiye ayırabiliriz. Doğru olan hadisler Kuran’a tam anlamıyla mutabık olan hadislerdir. Ayrıca bildiğiniz gibi peygamberimizin ahir zamanla ilgili de çok fazla hadisi vardır. Bu hadisler zamanı geldiğinde meydana gelmektedir. İşte o zaman bizler bu hadislerin doğru yani sahih hadis olduklarını anlıyoruz.

Uydurma hadislere gelince, bu hadisler de hadis kitaplarına sonradan eklenmiş, peygamberimizin sözleri ve uygulamalarıyla hiçbir alakası olmayan ve Kuran ile çelişen hadislerdir.

Eğer bir hadis, Kuran ile mutabıksa, bu durumda doğrudur. Eğer geleceğe işaret eden bir hadis tahakkuk ettiyse yani gerçekleştiyse, bu durumda yine doğrudur. Ama eğer söz konusu hadis Kuran ile çelişiyorsa, bu konuda artık tereddüt yoktur: Hadis hiçbir şekilde doğru kabul edilemez.

Peki hadisler bir Müslüman için gerekli midir? Öncelikle bir Müslümanın “olmazsa olmaz” yegane kaynağı Kuran’dır ve Kuran bir Müslüman için başlı başına yeterlidir. Yüce Rabbimiz’in hükmü gereği her Müslüman yalnızca Kuran’dan sorulacaktır. Fakat elbette ki Peygamberimiz’in Kuran’a dayalı uygulamalarını veyamucizelerini bilmek çok büyük bir nimettir. Hadislere uymak bir Müslüman için farz vazifesi değildir fakat Peygamberimiz’in söz ve uygulamaları, geleceğe dair verdiği müjdeler önemli birer yol göstericidir. İşte bu sebeple, doğru izahı yanlıştan ayırmak ve günümüze ulaşan gerçek hadisleri teşhis edip anlayabilmek çok önemlidir.

Söz konusu durumun o dönemde önüne geçilmesi mümkün olmamıştır. Çünkü Peygamberimiz’in vefatından hadis kitaplarının yazımına kadar 6-7 nesil geçmişti ve bu hadisleri nakleden meşhur hadis kitapları, bunları 6-7 kişinin birbirine söylediği iddia edilen zincirlerle nakletmektedirler. Söz konusu hadisler nakledildiğinde, Peygamberimiz’den sonraki halkadan sonrakinden sonraki bile vefat etmişti. Yani hadisçilerin hadis nakil eden şahısların doğru sözlü olup olmadıklarını tetkik edecekleri şahıslar hayatta değildi.

Dört mezhebin kurucuları kuşkusuz ki oldukça değerli birer Müslüman ve kıymetli İslam alimleridir. Ancak şunu bilmeliyiz ki, dört mezhebin kuruluşunda da etkili olan unsur söz konusu hadisler olmuştur. Dört mezhebin kurucuları da kendi seçtikleri hadisleri kendi mezhepleri için esas kabul etmişlerdir.

Dört imam, Kütüb-i Sitte’yi yani altı meşhur hadis kitabının toplandığı külliyatı yazan hadis imamlarının ölçülerinin dışına çıkarak kendi mezheplerini kurmuşlardır. Daha önce de belirttiğimiz gibi, bunlardan en büyük mezhep olan Hanefi mezhebinin kurucusu Ebu Hanife, hadis bilgisinin zayıflığı ve genellikle kendi görüşlerini ön plana çıkarması iddialarıyla başta Buhari olmak üzere diğer hadis imamlarınca eleştirilmiştir.

Hadis alimleri ve mezheplerin sahih saydığı hadisler arasında bu kadar ayrılık varken, hadislerin reddedilemez olduğunu iddia edenler de ortaya çıkmıştır. Bu kişiler öncülüğünde, örneğin Buhari ve Müslim’deki tek bir hadisi bile inkar edenin kafir olacağı safsataları yayılmıştır. Daha da ileri giderek, hadislerin Kuran ayetlerinin hükmünü kaldıracağını dahi iddia edenler çıkmıştır. İşte, bağnazların oluşturduğu cahiliye topluluklarının oluşmalarının asıl sebebi bu ürkütücü mantık bozukluklarıdır. Farklı mevzu hadislerin nasıl İslam dini içinde birbirinden farklı hükümleri olan mezhepler ortaya çıkardığa  birlikte bakalım. Bu tabloya bakan herkes yalnızca Kuran’a dönülmesi gerektiğini anlayacaktır. Dinimize yüzlerce hurafe “hadis” adı altında sokulmuştur.

Kaynak: http://bagnazliknedir.blogspot.com.tr/

Tüm yazılarım: https://erkanarkutyaziyor.wordpress.com/

Video sayfam: http://video.mynet.com/erkanarkut/videolari/liste

 

MEZHEPLER ARASINDAKİ FARKLAR: 

 

KONULAR
HANEFİ
MALİKİ
ŞAFİİ
HANBELİ
1
Ölü hayvanın derisi helal midir?
Haram
Helal
Haram
Helal
2
Yılan balığı yemenin hükmü nedir?
Helal
Haram
3
Erkeğin kırmızı elbise giymesinin hükmü nedir?
Mekruh
Helal
Haram
Mekruh
4
Erkeğin sarı elbise giymesinin hükmü nedir?
Haram
Helal
Haram
Haram
5
Ud, zurna, dümbelek, boru davul çalmak nedir?
Mekruh
Helal
Helal
Haram
6
Karga eti yemenin hükmü nedir?
Haram
Helal
Haram
Haram
7
At eti yemenin hükmü nedir?
Haram
Helal
8
Midye yemenin hükmü nedir?
Haram
Helal
9
İstiridye yemenin hükmü nedir?
Haram
Helal
10
Kırlangıç yemenin hükmü nedir?
Helal
Helal
Haram
Haram
11
Kartal eti yemenin hükmü nedir?
Haram
Helal
Haram
Haram
12
Namaz kılan kimsenin önünden geçilmesinin haram olduğu mesafe ne kadardır?
40 kulaç
1 kulaç
3 kulaç
3 kulaç
13
Namaz içinde unutarak konuşmak namazı bozar mı?
Evet
Hayır
Hayır
Evet
14
Namazda “ah” ve “of” demek namazı bozar mı?
Evet
Hayır
Evet
Evet
15
Abdestin farzları kaçtır?
4
7
6
7
16
Abdesti belli bir sıra ile almak farz mıdır?
Hayır
Hayır
Evet
Evet
17
Abdesti ara vermeksizin almak farz mıdır?
Hayır
Evet
Hayır
Evet
18
Abdesti bozan şeylerin sayısı kaçtır?
12
3
5
8
19
Namazda kahkaha ile gülmek abdesti bozar mı?
Evet
Hayır
Hayır
Hayır
20
Deve eti yemek ve cenazeyi yıkamak abdesti bozar mı?
Hayır
Hayır
Hayır
Evet
21
Abdest şüphe ile bozulur mu?
Hayır
Hayır
Hayır
Evet
22
Kan akması abdesti bozar mı?
Evet
Hayır
Hayır
Hayır
23
Gusül abdesti almayı gerektiren sebeplerin sayısı kaçtır?
7
4
5
6
24
Gusül abdestinin farzları kaç tanedir?
11
5
3
25
Umursamazlıktan veya tembellikten dolayı namaz kılmayanın hükmü nedir?
Hapsedilir, kanatılana kadar dövülür, öldürülür
Tövbe etmezse öldürülür
Üç gün içinde tövbe etmezse öldürülür
Üç gün içinde tövbe etmezse öldürülür
26
Namazı bitirirken selam vermenin farz olduğu miktar nedir?
Farz değildir
1 tarafa vermek farzdır
1 tarafa vermek farzdır
2 tarafa vermek farzdır
27
Ramazan orucu için her gün ayrı ayrı niyet etmek şart mıdır?
Evet
Hayır
Evet
Evet
28
Kan aldırmak orucu bozar mı?
Hayır
Hayır
Hayır
Evet
29
Erkek ve kadının ziynet eşyalarından zekat vermeleri farz mıdır?
Evet
Hayır
Hayır
Hayır
30
Kadın yanında kocası olmadan hacca gidebilir mi?
Hayır
Evet
Evet
Hayır
31
Haccın şartı kaç tanedir?
2
4
5
4
32
İpeğin üzerine oturmak, yaslanmak, yastık olarak kullanmak, duvar örtüsü yapmak haram mıdır?
Hayır
Evet
Evet
Evet
33
Sakalı kesmek haram mıdır?
Evet
Evet
Hayır
Evet
34
Tavla oynamak haram mıdır?
Hayır
Evet
Evet
Evet
35
Satranç oynamak haram mıdır?
Evet
Evet
Hayır
Evet
36
Cinsi tecavüzde bulunulan hayvanın hükmü nedir?
Öldürülür, eti yenmez
Öldürülür, eti yenebilir
Öldürülür, eti yenebilir
Öldürülmesi gerekir
37
Şarap ve diğer sarhoş edici maddelerin içilmesinin cezası kaç değnektir?
80
80
40
80
38
Dinden döndüğü için öldürülen bir kişinin malı mirasçılarına verilebilir mi?
Evet
Hayır
Hayır
Hayır
39
Dinden dönen kadın öldürülür mü?
Hayır
Evet
Evet
Evet
40
Bir kadının hakimlik yapması caiz midir?
Evet
Hayır
Hayır
Hayır
41
Köpek necis bir hayvan mıdır?
Hayır
Hayır
Evet
Evet

Mümin kardeşlerim, Hz. Mehdi ile müjdelenin…

Mümin kardeşlerim, Hz. Mehdi ile müjdelenin…

Mümin kardeşlerim, Hz. Mehdi ile müjdelenin…

Peygamberimiz “sürünerek de olsa Hz. Mehdi’nin yanına gidin” diyor.


Allah’ın izniyle Kova çağına girdik. Kova çağı Mehdiyet çağıdır. Müslüman âlemi artık Hz. Mehdi’nin zuhuruna hazırlanmalı, bu mübarek şahsı karşılamaya, onun güzel yüzünü görmeye hazır olmalı…

Müminlerin birbirlerini Hz. Mehdi’nin gelişi ilemüjdelemeleri gerek, Mehdiyetin heyecanını kalplerinde hissetmeleri gerek. Hz. Mehdi’ye tabi olmayı, onun ardından gitmeyi canla başla istemeleri gerek. Müslümanların bu büyük müjdeyi birbirlerine mutlaka vermeleri gerek. Mehdi müjdesi tüm dünyaya yayılmalı. Hz. Mehdi’nin ve Hz. İsa’nın çok yakında zuhur edeceğini duymayan kimse kalmamalı.

Kuşkusuz bu büyük müjde Müslüman âlemini canlandıracak ve neşelendirecektir. Müslümanlar Hz. Mehdi’nin zuhuruyla müthiş nimetlere, huzura, bolluğa ve berekete kavuşacaklarını bilecekler. Kalplerine bir ferahlık gelecek, huzur gelecek. Öyle bir dönem geliyor ki, Hz. Mehdi malı hesapsız dağıtacak, insanlar bolluktan geri çevirecekler.

HZ. MEHDİ, O DERECE CÖMERT BİR KİMSE OLACAKTIR Kİ, ONA BAŞVURARAK “BANA ŞUNU İHSAN ET, BUNU İHSAN ET” DİYE YALVARACAK OLANLARIN ETEKLERİNİ, TAŞIYABİLECEKLERİ KADAR DOLDURARAK İHSAN EDECEKTİR.  (Tirmizi, İmam Suyuti, Kıyamet Alametleri, Ölüm ve Diriliş, s. 1699, s. 171)

Müslüman âleminin şu anda çok büyük bir heyecana ihtiyacı var. Çünkü heyecan kitleleri sürükler. Heyecan olmadığında ne yeni buluş olur, ne yeni bir atak olur, ne Müslüman âleminde birleşme olur, ne İttihad-ı İslam olur. Onun için Allah o heyecanı sağlamak için Hz. Mehdi ve Hz. İsa’yı müjdelemiş. Bakın peygamberimiz de hadislerinde nasıl Hz. Mehdi’yi tüm müminlere müjdeliyor:

O Kureyş‘ten ve Ehl-iBeyt‘imden bir kişidir.” (Kitab-ul Burhan Fi Alamet-il Ahir zaman, s.13) 

“Hz. Mehdi ile müjdelenin. O Kureyş‘ten ve Ehl-i Beyt‘imden bir kişidir.“(Kitab-ul Burhan Fi Alamet-il Ahir zaman, s.13)

İbni Ebi Şeybe ve Nuaym b. Hammad Fiten isimli eserde, İbni Mace ve Ebu Naim ise İbni Mes‘ud‘dan tahric ettiler. O dedi ki:

 “… O (Hz. Mehdi) arza sahib olur ve kendisinden önce baskı ve zulümle dolu olan arzı adaletle doldurur. SİZDEN O’NA KİM YETİŞİRSE, KAR ÜZERİNDE SÜRÜNEREK OLASA GELSİN, O’NA KATILSIN. Zira O Hz. Mehdi (as)’dır.“ (Ahir Zaman Mehdisi‘nin Alametleri, Celalettin Suyuti, s. 14)

“Onun (Hz. Mehdi’nin) zamanında, BÜYÜKLER “KEŞKE BEN KÜÇÜK OLSAYDIM”, KÜÇÜKLER DE “KEŞKE BEN BÜYÜK OLSAYDIM” DİYECEKLERDİR.“ (El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 48) (Kitab-ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 17)

“… HATTA YAŞAYANLAR (KENDİLERİNDE BULUNAN NİMETLERİ GÖRMELERİ İÇİN) ÖLÜLERİNDE HAYATTA OLMALARINI TEMENNİ EDECEKLERDİR.“ (İmam Şa‘rani, Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahir zaman Alametleri, s. 437)

Nuaym b. Hammad, İbni Abbas‘dan tahric etti ki: “Hz. Mehdi bizim Ehli Beyt‘ten bir gençtir. İHTİYARLARIMIZ ONA YETİŞEMEYECEK, GENÇLERİMİZ İSE ONU ÜMİD EDECEKLERDİR.“ (Ahir Zaman Mehdisi‘nin Alametleri, Celalettin Suyuti, s. 23)

Nuaym, Tavus’dan rivayet etti: “BEN HZ. MEHDİ’YE YETİŞENE KADAR ÖLMİYEYİM İSTEDİM. Zira onun döneminde iyi insanların iyiliği artar, kötülere karşı? bile iyilik yapılır.” (Kitab-ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 17)

“(Hz. Mehdi’nin) Zamanı o kadar adil olacak ki, KABİRDEKİ ÖLÜLER DİRİLERE İMRENECEKTİR…“ (El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 22)

Kaynak: http://hzisavehzmehdiyibuyuzyildagorecegiz.blogspot.com.tr/

Tüm yazılarım: https://erkanarkutyaziyor.wordpress.com/

Video sayfam: http://video.mynet.com/erkanarkut/videolari/liste

Arap ve İslam âleminin bir lidere ihtiyacı var…

Arap ve İslam âleminin bir lidere ihtiyacı var…

Arap ve İslam âleminin bir lidere ihtiyacı var…

Müslüman alemini çatışmalardan tamamen kurtaracak bir lidere ihtiyaç var, İşid ‘de sonunda Mehdiye bağlanacak.


Bir bakıyoruz İşid Irak’ta halifelik ilan etmiş, bir bakıyoruz Şii’ler veSunni’ler birbirine girmiş. Diğer taraftaAlevi’ler dışlanıyor.Ortadoğu’da Müslüman hiç Allah’tan korkmadan kendi Müslüman kardeşini kırıp geçiriyor. Şimdi bu yapılanlar Müslümanlık mı? Kuran’a uymak mı? Müslümanlıkta var mı böyle sebepsiz Müslüman kanı dökmek, yakmak, yıkmak, masum insanları katletmek? Masum kadınları, çocuklarını yurtlarından sürmek? Hem de sırf mezhebi yüzünden, hem de sadece inancı yüzünden, hem de sadece liderlik hırsı yüzünden?

Müslümanlar arasında bu derin fitneyi söndürecek, aradaki düşmanlığı kaldıracak, Ortadoğu’yu yatıştıracak bir lider gerekiyor. Tek çözüm bu. Bu lider sevgi öğretmeni olmalı, son derece akıllı, güzel ahlaklı, Kuran’a uyan, çok ihlaslı bir mümin olmalı. Müslüman âleminin arasını bulacak, kardeşlerin arasını düzeltecek, mezhepleri ortadan kaldırabilecek tek kişi Hz. Mehdi’dir. Hz. Mehdi’nin dışında kimse bunu başaramaz. Peygamberimiz nasıl yaşadığı dönemde insanların akın akın dine girmelerine vesile olduysa, Hz. Mehdi’de ahir zamanda bunu başaracaktır. İnsanların içindeki kini, öfkeyi, düşmanlığı atacak, yerine sevgiyi, şefkati ve merhameti koyacaktır. Hz. Mehdi’nin geldiğinde mezhepleri kaldıracağını peygamberimiz şöyle bildiriyor:

… Hz. Mehdi, dini peygamberin zamanında olduğu gibi aynen uygulayacak. Yeryüzünde mezhepleri kaldıracak. Halis hakiki dinden başka hiçbir mezhep kalmayacak. (Muhammed B. Resul El Hüseyin El Berzenci, Kıyamet Alametleri, s. 186-187)

Hazret-i Mehdi, ahir zamanda dünyaya gelecektir. Resullulah Efendimiz’in soyundan olacaktır. İsa Aleyhisselam’la buluşacak, MEZHEPLERİ KALDIRACAK, YALNIZ ONUN MEZHEBİ KALACAK. (Hüseyin Hilmi Işık, Saadet-i Ebediye, s. 35)

Müslümanlar arasında ancak mezhep ayrılıkları biterse, dünya hırsı biterse, koltuk kavgası biterse, liderlik hırsı biterse huzursuzluk son bulacaktır. Söylediğim gibi bunu gerçekleştirecek olan da sadece Müslümanların lideri değil dünyanın lideri olan Hz. Mehdi’dir. Hz. Mehdi zuhur ettiğinde Işid’in den tutun da diğer Müslüman gruplara kadar, ülkelere kadar, ülkelerin ordularına kadar herkes Hz. Mehdi’ye biat edecektir. O da kan dökülmesine asla izin vermeden tüm dünyada barışı ve huzuru sağlayacaktır.

İnsanlar, balarılarının beyleri etrafından toplanması gibi, Hz. Mehdi’nin çevresinde toplanırlar. Daha önce zulümle dolu olan dünyayı, o adaletle doldurur. Adaleti o denli olur ki, uykuda olan bir kimse dahi uyandırılmaz ve bir damla kan bile akıtılmaz. Dünya, adeta asr-ı saadet devrine geri döner. (El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 29)

Tüm yazılarım: https://erkanarkutyaziyor.wordpress.com/

Video sayfam: http://video.mynet.com/erkanarkut/videolari/liste

Peygamberimizin Mısır ve Suriye ile ilgili hadislerinin gerçekleştiğinden haberdar mısınız?

Peygamberimizin Mısır ve Suriye ile ilgili hadislerinin gerçekleştiğinden haberdar mısınız?

Peygamberimizin Mısır ve Suriye ile ilgili hadislerinin gerçekleştiğinden haberdar mısınız?

Suriye’de yaşanan savaş peygamberimizin hadislerin gerçekleşmesidir.


Ahir zamanda olduğumuzu ve peygamberimizin hadislerinin arka arkaya gerçekleştiğini sürekli yazılarımda yazıyorum. Ahir zaman gerçekten çok çetin. Peygamberimizin hadislerinin gerçekleştiğini ne Müslüman âlemine ne de tüm dünyaya nerdeyse kimse anlatmıyor. Bu hadisler özellikle insanlardan gizleniyor. Tabii ki bununla birlikte Hz. Mehdi’nin zuhurundan ve Hz. İsa’nın dünyaya tekrar döneceğinden kimse bahsetmiyor. Bu yüzden biz samimi Müslümanlara düşen peygamberimizin gerçekleşen hadislerini insanlara anlatmak ve insanları Hz. Mehdi’nin zuhurunun yakın olduğu gerçeğiyle müjdelemektir. Şimdi peygamberimizin hangi hadislerinin gerçekleştiğine bakalım:

1.Hz. Mehdi’nin zuhurundan önce dört olay meydana gelecek:

Ali’nin soyundan olan Kaim Hazreti Yusuf’un ortadan kaybolması gibi kaybolacak ve Meryem oğlu İsa’nın tekrar zuhur etmesi gibi zuhur edecektir. Gizlenmesinin ardından KIZIL YILDIZIN ORTAYA ÇIKMASI, ZEVRA’NIN HARAP EDİLMESİ, BAĞDAT’IN BATMASI, SÜFYAN’IN KALKIŞI,… ardından ortaya çıkacaktır.1

2.Peygamberimiz Süfyanın yabancılardan büyük bir askeri destek alarak Müslümanlara saldıracağını 1400 yıl öncesinden haber vermiştir. (Suriye’de yaşanan olaylar ve Esad zulmüne batıdan destek)

“… Şam’ın o günkü sahibi olan Süfyani, İÇİNDE ALTI YÜZ YABANCI OLAN YENİ BİR ORDUYU tekrar Haşimi’lerin üzerine gönderir ordunun birden gözünün önünden kaybolduğunu görünce’2

 

3. Peygamberimiz Fırat Bölgesi’nde hakim olan PKK’lı komünistleri ve Şam’ın onları destekleyeceğini hadislerinde bildirmiştir:

4.42— Kab-ül Ahbar (r.a.)’dan, buyurdu ki: SÜFYANİ, FIRAT’I ANCAK KAFİR OLDUĞU HALDE GEÇER.3

4. Peygamberimiz Suriye’de yaşanacak üç olaydan sonra Hz. Mehdi’nin zuhur edeceğini bildirmiştir:

Kanz Cami-ul Fevaid: Muhammed bin Abbas’tan, Hüseyin bin Ahmed’den, Muhammed bin İsa’dan, Yunus’tan, Sefvan’dan, Ebu Osman’dan, Mualla bin Huneys’ten, İmam Cafer Sadık (a.s.)’ın şöyle söylediği nakledildi: Müminlerin Emiri (a.s.) dedi ki:“Üç alametin ardından İmam Kaim (a.s.)’ın çıkışını bekleyin.”Kendisine sordular: “Bu alametler nelerdir?”

“1Suriyelilerin karşılıklı anlaşmazlıkları, 2Horasan’dan siyah bayrakların çıkması ve 3Ramazan ayında korku.” … 4

5. Peygamberimiz Mısır ve Suriye’nin aynı süfyaniyet ruhuyla yönetileceğini hadisinde bildirmiştir:

4.51 … Şam’ın batısında batma olduğu zaman, ….Batı insanları da Mısır’a çıktığı zaman, bunlar Süyfani’nin alametleri olacaktır……5

 

 

Kaynaklar:

http://peygamberimizdenhzmehdi.blogspot.com/

1.      (Bihar-ül Envar-89, Allamah Muhammed Baqir al-Majlisi, BiharulAnwar İngilizce Tercümesi, Cilt 13 (Eski Baskı)/Cilt 51-52-53 (Yeni Baskı)

2.      (Celaleddin Suyuti’nin Tasnifinden Hadisler, Ahir  zaman Mehdisinin alametleri, sf. 54)

3.      (Celaleddin Suyuti’nin Tasnifinden Hadisler, Ahir  zaman Mehdisinin alametleri, sf. 49

4.      Bihar-ül envar 14

5.      (Celaleddin Suyuti’nin Tasnifinden Hadisler, Ahir  zaman Mehdisinin alametleri, sf. 49)